YARGITAY 1. Hukuk Dairesi
ESAS: 2013/13138
KARAR: 2013/12593
TAPU İPTALİ VE TESCİL
MURİS MUVAZAASI
MİRASÇILARDAN MAL KAÇIRMA
MURİSİN TAŞINMAZ SATMAYA İHTİYACI OLMAMASI
MUVAZAALI SATIŞ
Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, mirasbırakanın davaya konu edilen temliki yaparken davacı eşinden mal kaçırma kastı taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve dosya içeriğinden; miras bırakan M...'nın 02.06.2010 tarihinde öldüğü, geride davacı sağ eşi ile müşterek çocukları olan davalı ve dava dışı bir kızının daha mirasçı olarak kaldıkları, murisin 26.04.1994 tarihli akitle 128 parsel sayılı taşınmazdaki 2 numaralı bağımsız bölümü davalı kızına satış suretiyle temlik ettiği, aynı akitle 1 numaralı bağımsız bölümü de dava dışı kızına devrettiği, bu taşınmazlar dışında üç ayrı taşınmazdaki paylarını da dava dışı kızına sonraki tarihlerde temlik ettiği, yapılan bu temlikler nedeniyle bu dosya davalısı F...'nın kız kardeşi aleyhine açtığı ve ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/122 E- 2012/ 126 K.sayılı dosyasında görülen dava ile murisin dava dışı kızına yaptığı temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabul edilerek verilen hükmün kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l/04/1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 237 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda ise; yukarıda açıklanan olgular ile tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, miras bırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığı, tapuda satış biçiminde gösterilen temlik karşılığında davalının bedel ödemediğini tanıkların beyan ettikleri, murisin diğer kızına yaptığı temliklerin mal kaçırma kastı taşıdığından iptaline ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararının bu dava bakımından da güçlü delil niteliğinde olduğu gözetildiğinde, mirasbırakanın asıl irade ve amacının satış olmayıp, mal kaçırma kastıyla davaya konu edilen temliki yaptığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.